Sosyal Medya

Makale

Müslümanlar Ve Temsiliyet…

Müslümanları temsil eden çok farklı karakterler var. Entelektüel, Aydın, Âlim, Akademik kariyeri olan hocalar, gazeteciler, mühendis karakterli siyasetçiler vesaire… Bu karakterleri takip eden ümmetten bir çevre bulunmakta ve takipçi sayısına göre de bir popülerlik kazanıyor. Tabii vaizleri de unutmamalıyız. Hitabeti güçlü ÅŸahsiyetlerin kalabalıkları beraberinde harekete geçirdiklerini gözlemleme imkânımız vardır. Son dönemlerde TV konuÅŸmacıları da buna dâhil oldu. Ayrıca sosyal medyada öne çıkan tipler varlık kazandı. Ä°lmi birikimi ve ÅŸahsiyeti bilinmeden paylaşımları üzerinden kendine taraftar toplayanlar var. Hareketin içinden gelip aÄŸabeylik üzerinden etkin olanı olduÄŸu gibi kitapları üzerinden etkin olanı da söz konusu…

 

Bu kadar çeÅŸitlilik kazanan öncülere birde cemaat liderleri, tarikat liderlerini de eklediÄŸimizde yekûn ortaya çıkmış olur. Geleneksel olarak medrese hocaları hala etkin olarak genel bir kabulü ancak geleneksel yapılarda saÄŸlayabiliyorlar. Ãœniversite hocaları da daha çok kentleÅŸmiÅŸ ve modern kültürden etkilenen ÅŸahsiyetleri etkileyebilmektedir. Vaiz, ÅŸeyh cemaat liderleri ise kendilerine tabi olan ÅŸahsiyetlerle bir yerde sınırlı kalmaktadır. Çok az da olsa ümmete genel olarak etki eden yüksek ÅŸahsiyetli Âlimler de söz konusu… Âlim, kavramını genelleÅŸtirerek bütün öncülere ÅŸamil kılarak kullanacağım… Meramımı anlatmak için bu kavramsallaÅŸtırma gerekli…

 

Nasıl bir âlim tipolojisi belirleyici olabilir? Farklı âlim profilleri bağlamında kimin daha çok anlamlı olduğu ve çözüme yönelik belirleyici olacağını tespit edebiliriz?

 

Âlim profili bağlamında nasıl bir ölçüye sahip olduğumuz belirleyici olmalıdır. Bu tarz soruların cevabını bulmanın ilk adımı durmak ve ne olup bittiği anlamaya çalışmaktır. Öncelikli iş sahada mevcut birikimi sağlıklı bir analize tabi tutmaktır. -Elbette ki İslam âlimi olmaya liyakat kesbeden insanlar vardır ve olacaktır da...- Ancak piyasada olanların ehliyetsizliği insanı bir olumsuzluğa taşıyabilir. Belki de âlim profili konusunda yeni bir bakış geliştirmek gerekmektedir. Hatta bir adım öteye taşıyarak alim profilini yeterli donanımı olan ama belirli bir formel eğitimden geçmeyen kişi olarak düşünmek daha makul... Çünkü bu âlim profili hiç olmazsa kendini tahdit edecek bir eğitim formasyonunun dışında kalmış olacaktır. Belki az olan bu düşünce erbabları, yeterli düzeyde tanınmadığı ve aslında popüler olmayı makul görmedikleri için biraz göz ardı edilmektedirler. O yüzden gözümüzü arkalara dikmeli ve önde olmayan, medyada bulunmayan ehliyetli kişileri bulmakta fayda vardır. Sanırım bu, İslam topraklarının her karışında da vardır. Yoksa İslam uygulama şansı bulamayacağı gibi ahlak diye bir şey veya kaygı da kalmazdı... Ama sorgulama ve eleştiri vazgeçilmezimiz olmalıdır. Ama bir yöntem ve makuliyet çerçevesinde... Öyle dilediğimiz gibi davranamayız...

 

Entelektüel kişilerin sahih bir din algısına yönelik sorunu olabilir. Bu da örnekliğe dönüşmeden sosyal bir zemin kazanamayacağı için salt teorik bir zeminle sınırlı kalır. Ayrıca farklı teoriler farklı ön bilgi ve yargılardan besleneceği için sorunun çözümünü de zorlaştırmaktadır. Tek çıkış noktası güçlü bir düşünce ve sosyal dalgayı harekete geçirmektir. Bu sefer iktisadi veya siyasi bir desteğe ihtiyaç hâsıl olacaktır. Hadi çıkın bakalım işin içinden... (yani iktisadi destek ve siyasi yardım beraberinde ciddi sorunlar oluşturuyor, bunun tanığıyız.) Geriye tek seçenek kalıyor. Bir yöntem üzerinden diyalog oluşturarak yargıları ve tarafgirlikleri bir tarafa bırakarak ortak bir idrak oluşturmaktır.

Meselenin özü yöntemin vazgeçilmez oluÅŸudur. Bu yöntemi de sahip olduÄŸumuz düşüncenin temel ilkeleri baÄŸlamında ele almaktan baÅŸka seçenek yoktur. O zaman yöntemimizi Ä°slami bilginin zeminine dayandırmak zorunluluÄŸu vardır. Önce bilgi yöntemi üzerinde bir uzlaşı kaçınılmaz olmalıdır. Form olarak tarihsel sürekliliÄŸe sahip olan bu ilkeleri ortak kabul olarak betimlediÄŸimizde sorunu çözmenin ön adımını atmış oluruz…

 

Ä°slami bilginin iki temel kaynağı vardır: Haber ve Ä°cma…

 

Haberin baÄŸlayıcılığını da ÅŸu iki temel önerme üzerinden yapıldığını biliyoruz: subuti kati/haberin sabit oluÅŸunun kesinliÄŸi, delaleti kati/ haberin delalet ettiÄŸi anlamın kesinliÄŸi… Bu kesinliÄŸi de bize Ä°cma saÄŸlamaktadır.

 

Haber, Kitap ve Sünnet olarak tanımlanmıştır. Dolayısı ile ümmeti baÄŸlayacak olan ÅŸeyin icma ile belirlendiÄŸi de tartışılmaz olmuÅŸtur. Ä°cma konusunda veya sünnetin haber deÄŸeri konusunda farklı deÄŸerlendirmeler yapılsa da form olarak bu temel bir kabule dönüşmüştür. Hatta ibadete ve kulluÄŸa taalluk eden biçimsel bir eylemin kaynağı haberdir. Bu yüzden içtihad ile bu konuda yeni bir ÅŸekil var edilemez. Yorum kulluÄŸun biçimsel özelliÄŸi konusunda tercih yapabilir, o da farklılık söz konusu olduÄŸunda, ama herhangi bir haberin olmadığı bir alanda kulluk ihdas edilemez…

 

Akide meselesi ise daha keskin bir bakışa işaret eder. Bir bilginin akideyi inşa edebilmesi için hem haberi hem de anlamı üzerinde bir kesinlik oluşmalıdır. Geride kalan meselelerde ise bu genel yöntemi içeren farklı yorumları ihtiva edebilir. Çünkü bu dinin yorumlanması kendi tabii hali ile çoğulculuğu içinde taşımıştır. Tarih buna en büyük delildir.

 

İşte âlim profili bu temel yöntemi harekete geçirerek sorunları çözüme kavuşturabilecek ahlaki şecaati açık olan kişiler olmalıdır. Bu çerçeveyi dikkate alarak mevcut öncülerin hangilerinin bu çerçeveye dâhil olduğunu işaret etmek kolay olacaktır. Mesele İslami bilginin üretilmesinin temel şartlarının oluşturulması ve buna uygun yeni bir yorumun mümkünlüğünü gösterebilmektir.

 

YaÅŸadığımıza dünyadaki geliÅŸmeleri dikkate almayan bir din algısı anakronik bir tutumu içselleÅŸtirerek dinin içinin boÅŸaltılmasına neden olur. Veya bu geliÅŸmeleri benimseyerek onunla uyumlu bir dini algı üretilmesi de dinin içeriÄŸinin boÅŸaltılarak çürümesine ve yozlaÅŸmasına neden olacaktır. Bu öyle altın bir dengedir ki her iki tutumu da dışarıda tutacak ve her iki tutumun doÄŸru noktalarını da dikkate alarak yeni bir bakışla, yeni yaklaşımları dinin ahlaki yapısının bugünde tezahür edileceÄŸi bir zemini kurmakla mümkün olur…

 

Müslüman olmanın haysiyetini grup, cemaat, tarikat veya herhangi bir aidiyetten önde tutarak bu dengeyi harekete geçirebiliriz. Çünkü Müslüman olma, adalet sahibi, liyakat ve ehliyeti önceleyen bir bakışı temel kabul eder. Bu yüzden duygusal bağlılık yerine ilmi liyakat ve ahlaki kemali dikkate almak sorunun çözümüne katkı sunar.

 

Bugün ÅŸu gerçekle karşı karşıyayız: Ya Ä°slami deÄŸerleri ve kıymetlendirme ölçülerini her ÅŸeyin üstünde tutarak Müslümanlığımızı ciddiye aldığımızı göstereceÄŸiz veya mevcut deÄŸer ve kıymetlendirme araçlarına baÄŸlı kalarak Müslümanlığımızın tarihsel bir anıya dönüşmesine zemin oluÅŸturarak yeni duruma uyum saÄŸlayarak dinin gezegenimizden yok olmasına neden olacağız. Cevabı her Müslüman’ın kendi uhdesinde bulunuyor… Bu cevaba göre de Allah ile iliÅŸkisinin niteliÄŸini belirlemiÅŸ olacaktır.

 

Allah muradını en iyi bilendir…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.